30 Ocak 2011

Beril Anılanmert’in ‘Dönemler’i

Işık Üniversitesi Öğretim Üyesi Seramik Sanatçısı Prof. Beril Anılanmert, 17 Mart 2011 tarihinden itibaren ‘Dönemler’ sergisiyle Mine Sanat Galerisi Avrupa mekanında olacak. Sergi, sanatseverlere ‘Kayıt Defteri’,   ‘Bölünmüş’,  ‘Dönüşüm’ gibi başlıklarla sanatçının sergilediği çalışmalarını bir bütün olarak izleme olanağı sunacak. Anılanmert’in yeni çalışmalarıyla birlikte 40’ı aşkın eseri sergide yer alacak. 
Mimar Sinan Üniversitesi Seramik Bölümünden emekli olan Prof. Beril Anılanmert, Uluslararası Seramik Akademisi üyesi olmakla birlikte bugüne dek tüm kıtalarda sergiler açtı. Dönemler sergisi ise 30 Nisan tarihine dek görülebilecek.

22 Ocak 2011

Masalsı dünyadan gelen eleştiriler

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, 19 Ocak-22 Mayıs tarihleri arasında çağdaş Çin fotoğrafının dünyaya tanıtılmasında en etkili isimlerinden biri olan Yao Lu’nun sergisine ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Engin Özendes’in üstlendiği ‘Yao Lu’nun Yeni Manzaraları’ başlıklı sergide yer alan 31 eserin 11’i sanatçı tarafından bu sergiye özel olarak tasarlandı. 


Sergide Yao Lu’nun, Çin’in inşaat alanlarında koruyucu yeşil örtülerle kaplanmış çöp ve moloz yığınlarını, Song Hanedanı’nın yeşil dağ ve su resimleriyle ilişkilendirerek bu benzerlikten esinlendiği bir dizi çalışması sergileniyor. Sanatçı, geleneksel resim formunu yansıtan kompozisyonlar ve düzenlemeler yaratarak, çağdaş Çin’in modernleşme ve dönüşüm sürecini aktarıyor.

Sanatçı, ‘yok olanlara duyduğu özlem’den yola çıkarak oluşturduğu manzaralarında Çin’in geleneksel dağ ve su resimlerinin klasik örneklerini kullanıyor. Toz geçirmez yeşil ağlarla kaplı moloz yığınlarını, inşaat artıklarını fotoğraflayıp, dijital teknolojinin uygulamalarından faydalanarak geleneksel Çin resmi estetiğini yeniden yaratıyor. Geçmişle ilgili anılarını ifade etmek için onlara ‘yeni bir ruh aşılayarak’ masalları anımsatan manzaralarla güzelliklerini ve şiirsel duyarlılıklarını yeniden kazandırıyor. Geleneği yeni bir açılımla canlandıran Yao Lu, günümüzde Çin’de yaşanan büyük değişimi yansıtırken, gelenekle gerçeklik ilişkisi üzerine de düşünmeye çağırıyor.

Gerçek ve kurgu ürünü imgelerle farklı bir dünya
Serginin küratörü Engin Özendes, fotoğraf gibi modern bir görüntüleme yoluyla klasisizme göndermeler yapan, geleneksel resmin sükûnetini ve tarzını tekrarlayarak toplumun değişimlerini, dünyanın giderek daha ahenkli olması gerektiği inancıyla birleştiren Yao Lu’nun çalışmalarının, geleneksel Çin resmi formu aracılığıyla Çin’in çehresini anlattığını söylüyor.  

Gelişmeyi hedefleyen bir ülkenin sembolü olarak Çin’de her yerde görülebilen inşaat alanlarının Yao Lu’nun da mekânları olduğunu belirten Engin Özendes, “Bu görüntüler ona Song Hanedanı döneminin güzel sanatlar üslubunu taşıyan resimlerdeki yeşil dağları ve suları çağrıştırır. Bu alanlardan yaptığı çekimlerin üzerine dijital ortamda pagodalar, evler, kayıklar, ilginç ağaçlar ekleyerek özenle yaratılmış manzara resimlerini ortaya çıkarır. Gerçek ve kurgu ürünü imgeleri bir araya getirerek farklı bir dünya yaratır. Çin’in antik resim geleneği huzurlu ve şiirseldir, aynen Yao Lu’nun fotoğraflarından yansıdığı gibi” diyor.

Çağdaş Çin’in yeni simgesi: Toz geçirmez örtüler
Fudan Üniversitesi Gazetecilik Okulu Öğretim Üyesi ve fotoğraf eleştirmeni Gu Zheng, günümüzde Çin’in yaşadığı büyük değişimlerin Çinli sanatçılara sanatsal sezgilerini destekleyen yeni heyecanlar sunduğunu ve değişimin de onlara yeni bir malzeme sağladığını vurguluyor: “Yao Lu da fotoğraflarında yalnızca kendisine ait olan ve çağdaş Çin’in manzarasını yeniden kurarken kendisine çıkış noktası oluşturan bir malzeme bulmuş. Yao Lu, ‘Çin Manzaraları’ serisinde üstün dijital tekniğiyle malzeme olarak bugün Pekin’in her yerinde göze çarpan toz geçirmez yeşil (bazen de siyah) örtülerle kaplı inşaat malzemelerini (ya da atıklarını) kullanarak ve üstlerine evler ve kuleler ekleyerek özenle işlenmiş gibi görünen manzara resimleri ortaya çıkartmış. Ama dikkatli baktığınızda dağlarla sular, nehirler arasında yürüyerek zaman ve mekânda ani bir uyumsuzluk yaratan kasklı modern işçilerle karşılaşıyorsunuz. Ortak imgelem ve kültüre göre ancak yüksek devlet görevlileri, balıkçılar veya oduncular böyle dağların ve suların arasında gezinir; bu manzaraya kasklı işçilerin girmesi düşleri ve hayal gücünü zorluyor. Dolayısıyla modern inşaatlardan yola çıkan bu şiirsel resimler, yapılarla dolu bir gerçekliği ifade ediyor.”

Gu Zheng, Çağdaş Çin’in yeni simgesinin ‘çirkinliği gizleyen, tozu ve hırsızlığı engelleyen yeşil örtülerin oluşturduğu yığınlar’ olduğunu ifade ediyor:  “Gelişmenin hâlâ ana hedef olduğu bu ülkede toz geçirmez yeşil örtüler ‘inşa hâlini’ işaret eder. Böyle örtülerle kaplı tepelerin ve yığınların olmadığı bir kent göze sıra dışı, tuhaf, güvensiz ve güvenilmez görünür; bu durum kentin canlılıktan yoksun olduğunu, iktidar ve güç odakları tarafından görmezden gelindiğini gösterir. Kısacası gelişmemiş bir kent modernleşme sürecine girmemiştir, bir başka deyişle geleceği yoktur. Güvenlik de gelişmeyle ilişkilendirilir. Gelişmenin olmaması terk edilmişliği ve geride kalmışlığı gösterir. Dolayısıyla toz geçirmez yeşil örtülerin oluşturduğu manzara bir kentin kaderini yansıtır ve onun yeni simgesine dönüşür. Dahası manzara her zaman devingen bir süreç içindedir; yeşil yığınlar bir belirip bir kaybolur, çöpler birikir ve toplanır, inşaat malzemeleri taşınır ve yerlerine yenileri gelir.”   
Gelenekten geçen yol
Yao Lu’nun geleneği canlandırdığını belirten Zheng, daha önemlisi gerçekliği ve gerçeklik bilgisiyle imgelemini de hareketlendirdiğine değiniyor: “Gelenekle olan ilişkisinde onu kendi uygulaması üzerinden değerlendirmekle yetinmiyor; gerçeklikle yeni bağlantılar kurmasını da sağlıyor. Böylece gerçeklikle yeniden ilişki kurmanın yolunun gelenekten geçtiğini gösteriyor. Çağdaş sanat neden farklı fikirleri kopya eder? Gelenek üzerinden gerçeklikle nasıl ilişki kurabiliriz? İşte Yao Lu’nun çalışmaları bizi bu sorunların yanıtlarını düşünmeye iterken aynı zamanda imitasyonun yüzeysel bir fotoğraf oyunu değil, yüzeyden derinlere inerek gerçekliği ortaya çıkartacak daha güçlü bir silah ve daha geniş bir ifade özgürlüğü arayışı olduğunu gösteriyor.”

 “Benimki çaresiz bir kayıp duygusu”
Yao Lu, küratör ve eleştirmen Feng Boyi ile gerçekleştirdiği söyleşide Akademi’nin yakınından geçen herkesin toz geçirmez ağlarla kaplı büyük toprak yığınlarını, Çin’in antik dağ ve su resimleriyle ilişkilendireceğini söylüyor ve bu diziyi yaratırken ‘yok olanlara duyulan özlemden’ etkilendiğini belirtiyor: “Başlangıçta yalnızca fotoğrafladığım tümsekleri karıştırmayı, klasik dağ ve su şablonuna uygun resimler tasarlamayı planlamıştım. Ancak işin biraz daha derinine inince çağdaş Pekin’le ilgili bazı bağlantılar yakaladım. Pekin’de inşaatlar ve yer değiştirmeler, inşaat sahaları, çöplükler ve molozları her yerde görebilirsiniz, zaten bu büyük ve yeşil toprak tümseklerinin hepsi inşaat molozlarıdır. Her zaman nostaljik bir karakterim vardı. Örneğin, doğum yerime dönüp yapılan bütün değişiklikleri gördüğümde içim kayıp duygusuyla dolmuştu. Ama aynı zamanda, bu durumun bütün ulusun varoluşu ve gelişimiyle ilgili olduğunu anlıyorum, bu yüzden engellemek mümkün değil zaten. Benimki çaresiz bir kayıp duygusu. “

Yao Lu, geleneksel Çin resmini ‘estetik ve şiirsel bir duyarlılığı’ olduğu için seçiyor: “Oysa çöp yıkıcı ve istenmeyen bir şeydir. İstenmeyen, bir zamanlar güzel kabul edilenden gelir, dolayısıyla geçmişle ilgili hatıralarımı ifade etmek için onlara güzelliklerini ve şiirsel duyarlılıklarını yeniden kazandırmak istedim.”

Stratagem fotoğrafçılığının öncüsü
Çin Dili ve Edebiyatı, Hukuk Profesörü Harro Von Senger, Çinli yetkililerin uyumlu bir toplumun inşası için çevrenin korunmasının önemini ancak son yıllarda kabul etmeye başladıklarına değinerek, “Yao Lu’nun muhteşem fotoğrafları, Çin halkının çevreyle ilgili şimdiye kadar ihmal edilmiş ‘maddi ihtiyaçları’nı yansıtıyor. Sanatçının fotoğrafları, ülkesinin ekonomi merkezli, dar görüşlü politikalarına yönelen yapıcı bir eleştiri olarak da yorumlanabilir” görüşünü dile getiriyor.

Yao Lu’nun tarzının, bundan yaklaşık 500 yıl önce Sanshiliu Ji Miben Bingfa kitabında bir araya getirilmiş 36 Strategem’deki 14. Stratagem’i anımsattığını ve sanatçının ‘Stratagem fotoğrafçılığının öncüsü’ olarak görülebileceğini belirten Harro von Senger,  sanatçının en son teknolojik aletleri verimli bir şekilde kullanarak çöpe yeni bir ruh aşıladığını ve onu canlandırdığını ifade ediyor: “Bu yeni ruh, bir zamanlar var olmuş bir güzelliği ve uyumu yansıtan sağlıklı çevrenin fotoğrafçının ülkesinin modernleştirilmiş topraklarında hâlâ hüküm sürdüğü, ilerlemenin tahribata ve çirkinliğe yol açmadığı ideal dünyadır”.

Caferağa Medresesi’nde yeni dönem kurs kayıtları başlıyor

Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, Caferağa Medresesi Osmanlıca, Ebru, Seramik ve Ney kurslarına yeni dönem kayıtları ile devam ediyor. İletişim için: 0 212 513 36 01-02/528 00 89.

‘Dünyadaki bütün bilgisayarlara aynı anda bağlanmak…’

İstanbul Modern, 14. Video Programı’nda 19 Ocak-6 Mart 2011 tarihleri arasında Ryan Trecartin’in yapıtlarını sunuyor. Küratörlüğünü Paolo Colombo’nun üstlendiği programda Ryan Trecartin’in Any Ever başlıklı çalışması gösterilecek.

“Bizler onun yan ürünleriyiz”
2006 yılında Wall Street Journal tarafından gelecek vaat eden ilk 10 ABD’li sanatçı arasında gösterilen Ryan Trecartin’in video anlatıları fütüristik rüyalara ya da YouTube’da yayımlanan absürd bir tiyatroya benzer. Bu çalışmalar, bir araya gelerek duyusal bir harekete dönüşen değişik ve tanıdık ifade ve kurgulardan oluşur. Sanatçı, sofistike dijital manipülasyonları internetten ve pop kültürden görüntülerle, animasyonlarla, çılgınca tasarlanmış setler ve performanslarla bir araya getirir. “Tüketim toplumunun, eğlencenin veya sanat kültürünün içinde veya dışında hareket etmiyoruz, tüketiyoruz ve tercüme ediyoruz; bizler onun yan ürünleriyiz” diyen sanatçının figürleri çarpık birer sit-com karakterini ya da medya kurbanlarını andırır. Tipik ve çok tanıdık hâlleri, fiziki tuhaflıklarının aptalca ve tahmin edilebilir beklentilerinin ipuçları olması, adeta bir hiciv yazarının popüler yaratılarından intikam almasına benzer. Bu figürler birbirleriyle ve seyirciyle etkileşim kurarak seyri çalışmanın bir parçası hâline getirirken ilk tepkinin aksine izlemeye devam etmek için karşı konulmaz bir istek doğururlar.  Trecartin’in bir yandan göz kamaştırıcı derecede sıra dışı renklerin, makyajların, kostümlerin ve kurgunun kullanıldığı videoları, diğer yandan belki de dünyayı internet üzerinden deneyimlediğimiz gibi yansıttıkları için esrarengiz bir şekilde gerçeğe sadıktır. New York dergisinden Jerry Saltz’ın ifade ettiği üzere “Bu videoları izlemek, dünyadaki bütün bilgisayarlara aynı anda bağlanmak” gibi... 

17 Ocak 2011

‘Tek’in yaşam alanı


Resimlerinde yalın soyut tavrı kullanan H. Avni Öztopçu’nun eserleri 18 Şubat-31 Mart tarihleri arasında Mine Sanat Galerisi Asya mekanında… Merkezden hareketle yüzeye yayılmış ve korunaklı alanların arasına sıkışmış ‘tek’in yaşam alanının görüleceği sergide yaklaşık olarak 15 eser yer alacak. Korunaklar üzerinde tekin tüme tabi olduğu ama kendi başına var olmaktan çıkmadığı çalışmalarda; mutlak değerlere yaklaşma, görünüşler dünyasında huzur noktasına varma ve sıkışmışlık ikilemiyle yeni gerilimler yaratılıyor. Tanınırlığın tümde kalmadığı bir yerlerden alınmış-soyulmuş ve yeni alanlarında, karşıtlık ilişkileriyle kurulan bileşimlerin devinim istekleri sanatseverlerle buluşuyor.

İsimsiz!


17 Eylül-13 Kasım 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek 12. İstanbul Bienali'nin başlığı, İsimsiz (12. İstanbul Bienali), 2011’ olacak. Bienalin başlığı ve görsel kimliği, minimalist ve kavramsal yapıtlarıyla tanınan Kübalı-Amerikalı sanatçı Felix Gonzalez-Torres'e göndermeler içeriyor. Torres'in siyasi konuları ele alırken biçimsel yenilikçiliği kullanarak oluşturduğu sanat dili, 12. İstanbul Bienali için yürütülen araştırmalara esin kaynağı oldu. Gonzalez-Torres'in varlığı, bienal başlığında da görüldüğü gibi kendini birçok yerde belli belirsiz hissettirecek. Başlık, Gonzalez-Torres'in kendi yapıtlarını adlandırmakta kullandığı bir geleneği tekrarlarken aynı zamanda ‘İsimsiz’ başlığını takip eden parantez içindeki yer ve zaman belirteçleriyle bilinçli bir şekilde, dil, temsil, isim ve başlıkların soyut ve şiirsel biçimlerde işlendiği bir iletişim düzeyine dikkat çekiyor.

Tango ateşi sahnede

Tangonun ana vatanından gelen Tango Fire Company of Buenos Aires, ‘Tango Fire’ gösterisiyle 7-8 Nisan tarihlerinde İş Sanat Kültür Merkezi’nde sahne alacak. Topluluğun baş dansçısı ve koreografi direktörü Yanina Fajar ve sahne aldığı üçü dünya tango şampiyonu 10 dansçıya dört virtüöz müzisyen, aralarında tango kralı Carlos Gardel’in şarkılarının ve efsanevi Piazzola’nın müziklerinin de bulunduğu, tangonun en görkemli yapıtlarıyla eşlik ediyor.

Çocuklara özel sanat eğitimi

Pera Müzesi eğitim bölümü, 1-12 Şubat tarihleri arasında çocuklara yarıyıl tatilleri süresince altı farklı atölye programı sunuyor. Süreli sergilerden ‘Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera’ ile ‘Çarlık Rusyası’ndan Sahneler’ kapsamında çocuklar sergilenen eserleri yakından tanıyabilecek ve uygulamalı atölye çalışmalarına katılabilecek. Bundan  başka ‘Oryantalist Resim Koleksiyonu’ sergisi, ‘Düşlerin Kenti: İstanbul’ ve ‘Kütahya Çini ve Seramikleri’ sergilerine paralel iki farklı eğitim programı da düzenlenecek. Sergilere paralel hazırlanan eğitim programlarının yanı sıra çizim ve hikâye anlatımı üzerine Çizgi Roman Atölyesi ve Karikatür Atölyesi de düzenlenecek.

Rezervasyon ve bilgi almak için: 0 212 334 99 00/4. 

Orhan Kemal Müzesi, Cihangir’de

Büyük yazar Orhan Kemal'in tüm yaşamının ve eserlerinin sergilendiği Orhan Kemal Müzesi, pazar günleri dışında haftanın her günü 9:00-18:00 saatleri arasında açık. Ücretsiz gezilebilen müzede; yazarın babası Abdülkadir Kemali’nin İstiklal Madalyası, T.B.M.M. tarafından verilen Zafer Hatırası ‘Mavzer’, köstekli saati, okuduğu yüz yıllık Kuran-ı Kerim, hatıra defteri, kitaplarının ilk baskıları, kullandığı küçük eşyalar, Nazım Hikmet’in orijinal mektubu müzenin tarihi değerleri arasında yer alıyor. Yazarın çalışma odasında yatağı, masası, daktilosu, kitapları, elbiseleri, fotoğrafları, kendi el yazısıyla ‘Önemli not’u, ‘Vukuat Var’ kitabının daktilo sayfalarından dosyası sergileniyor. Orhan Kemal’in eserlerinin de satıldığı müzede, İkbal Kahvesi kitap okumak ve dinlenmek isteyenlere farklı seçenekler sunuyor.

Telefon: 0 212 292 92 45
Adres: Akarsu Caddesi No:32 Cihangir/İstanbul 

15 Ocak 2011

Feryal Öney&Cavit Murtezaoğlu Konseri

21 Ocak Cuma Saat: 20.00
Feryal Öney&Cavit Murtezaoğlu
Düzenleyen: Necmettin Köse
Yer: Bakırköy Cem Karaca Kültür Merkezi

‘Tebriz’den Toros’a...’
Tebriz’den Toros’a projesi, zaman ve mekândan yola çıkarak, Tebriz’den Toroslar’a doğru bu coğrafyanın düşünürlerinin izini sürüyor, onların öğütlerini saz ve sözle anlatıyor. İlginçtir, eskiden Tebriz şehri Tavrij, Tavros ve Tovros olarak da anılıyordu. Tebriz ve Toros Dağları, eski, değerli bir medeniyeti koruyan parantezler olarak da düşünülebilir. Bölgelerin dil ve tarzlarında farklılıklar olsa da, konserde göreceğiniz gibi, ritüel müziklerinde hakikatin dili ve rengi değişmiyor. Projenin iki solisti Cavit Murtezaoğlu ve Feryal Öney, bundan önceki çalışmalarında güçlü yorumculuklarıyla dikkat çeken isimler…

Kadro:
Cavit Murtezaoğlu: Solist
Feryal Öney: Solist
Selda Öztürk: Vurmalı çalgılar, vokal
Yunus Yaşin: Vurmalı çalgılar
Arslan Hazreti: Kamança
Can Hazreti: Tembur, klavye
Volkan Kaplan: Bağlama, tar
Emrah Karataş: Basgitar

Kültür-Sanat Rehberi


Seminer
18 Ocak Salı Saat: 18.30
Türk Şiirinde Öncü Kitaplar
Düzenleyen: Haydar Ergülen
Yer: Atatürk Kitaplığı
Türk Şiirinde Öncü Kitaplar programı, içrek ve gizemci şiirleriyle tanınan Asaf Halet Çelebi'nin tüm şiirlerini topladığı ‘Om Mani Padme Hum’ (1953) kitabından hareketle, Çelebi ve şiirine eğiliyor.

Seminer
19 Ocak Çarşamba Saat:18.30
Varlık Sebebimiz Türkçe
Düzenleyen: Yavuz Bülent Bakiler
Yer: Atatürk Kitaplığı

Seminer
20 Ocak Perşembe Saat:18.30
Nesirler ve Nesiller
Düzenleyen: Cevdet Karal-Melek Paşalı
Yer: Atatürk Kitaplığı
Nesirler ve Nesiller, edebiyatımızı her nesilden bir eserle izlemeye devam ediyor. Bu ayın eseri Bir Adam Yaratmak. Konusu, Necip Fazıl'da yaratıcı sancı.

Seminer
20 Ocak Perşembe Saat: 18.30
İlber Ortaylı ile Tarih Yolculuğu
Düzenleyen: İlber Ortaylı
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi

Seminer
21 Ocak Cuma Saat: 18.30
Sinan Genim ile İstanbul Macerası
Düzenleyen: Özge Nur Reyhan Güler
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi
Konuşmacı: Dr. Mimar Sinan Genim
Tarihi boyunca üç imparatorluğa ev sahipliği yapmış İstanbul’un tüm değerlerini içeren tarih yolculuğunda Dr. Mimar Sinan Genim ile bin yıllardır değişen şehrin tarih boyunca süregeldiği macerası anlatılacak.

Seminer
22 Ocak Cumartesi Saat: 18.30
Erhan Afyoncu ile Tarih Sohbetleri
Düzenleyen: Erhan Afyoncu
Yer: Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi

İKSV Tasarım Mağazası birinci yaşını yeni koleksiyonla kutluyor

İKSV Tasarım Mağazası 15 Ocak 2011'de bir yaşını dolduruyor. Alosh markalı ‘Dream Catcher’ bilekliklerin satışı da ilk kez mağazada gerçekleşiyor. İKSV Tasarım mağazası hafta içi ve cumartesi günleri 11.00-21.00, pazar günleriyse 12.00-18.00 saatlerinde hizmet veriyor.

Mağaza, 16 Ocak Pazar günü kapalı olacak.

Tiyatro ve sinemanın tarihi bu müzede

Türvak Sinema, Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı 2 Ocak’ta Beyoğlu’na taşınarak ziyaretçilere kapılarını açtı. Müze koleksiyonunun temelleri Türker İnanoğlu’nun sinema kariyeri boyunca biriktirdiği ve bir araya getirdiği Erler Film arşiviyle atıldı. Yanı sıra gazetelere ilan verilerek filmciler, sinemacılar, özel koleksiyoncular, eski filmci ve sinemacı aileler ve tiyatrocularla sinemayla ilgilenen herkese çağrıda bulunuldu. Bugün Türvak Sinema, Tiyatro Müzesi ve Sanat Kitaplığı’nın arşivinde 1000’nin üzerinde cihaz, 4200 adet çeşitli Türk filmlerinin kopyaları, 6000’in üzerinde yerli film afişi, 10000’in üzerinde sinema-tiyatro lobi ve fotoğrafları, 12000 saatin üzerinde TV programları ve TV dizileri bulunuyor. Ayrıca müze, Ulvi Uraz Kitaplığı dâhilinde 60.000 ciltlik dermeye sahip dev bir kütüphaneye de sahip.


Giriş katı: Sergi salonu ve kafe
Sergi salonuyla iç içe olan kafede ziyaretçileri sinemanın ilk yıllarına ait ve Türkiye’ye ilk gelen 1904 model projeksiyon cihazı karşılıyor. Bir tarafta üç objektifli ahşap Vedat Ar kamerası, diğer taraftaysa körüklü fotoğraf makinesi yer alıyor. Ayrıca her tarafta sinemanın tarihsel sürecini anlatan örnek cihazlar, Ari kamera, film gösterim cihazları, 16’lık film kopya baskı cihazı (matipo)  ve stüdyo pikabı bulunuyor. Sergi salonunda Türk sinemasının unutulmaz karakter oyuncuları Kemal Sunal, Sadri Alışık, Adile Naşit, Belgin Doruk, Yılmaz Güney, Öztürk Serengil, Hulusi Kentmen ve Feridun Karakaya’nın filmlerde canlandırdıkları karakterlerin balmumumdan yapılmış heykelleri de sergileniyor.

İbrahim Enez ve Arzu Kalkavan imzalı orijinal yağlı boya Yeşilçam çalışmaları, Sürü’den Çalıkuşu’na kadar afiş çalışmaları, Bedri Koraman’ın Kemal Sunal filmleri için yaptığı afişlerle beraber vefat eden sinema ve tiyatro sanatçılarının portreleri de ziyaretçilere duygulu anlar yaşatıyor. 

1. Kat: Sinema Müzesi
Giriş katından müze katlarına çıkarken merdivenlerde alfabetik sırayla hayatta olan sinema ve tiyatro sanatçılarının portreleri ziyaretçileri karşılıyor.
Nişan Hançer Sinema Belgeleri Salonu: Bu salonda sinemanın Beyoğlu’na girdiği günden itibaren belgeler, sinema biletleri, birçok sinema salonunun kuruluş belgeleri ve resimleri sergileniyor.
Fuat Uzkınay Sinema Cihazları Salonu: Ziyaretçiler sinemanın tarihini ve günümüze kadar nasıl bir yol kat ettiğini bu salonda en ince ayrıntılarıyla görebiliyor. Muhsin Ertuğrul’un ilk sesli çekim yaptığı kamera (İstanbul Sokakları / 1933) mutlaka görülmesi gereken en ilginç parçalardan birisi olarak müzede yerini alıyor.
Lütfi Ö. Akad Afişler Salonu: Ali Efendi Sinema Salonu’nun fuaye alanında bulunan salonda sinema filmi çekimlerinde kullanılan kamera ve ışıklar, kurgu eşleme, film kopya, bant okuma, tele-sine, projeksiyon, developman (film banyo cihazı) gibi cihazların yanı sıra denizaltı kamerası ve tek çekimlik fotoğraf makineleri de bulunuyor.
Ali Efendi Sinema Salonu: Modern teknolojiye sahip 35mm projeksiyon makinesi ve resim projeksiyon cihazıyla müzede düzenlenecek olan özel gösterimlere ev sahipliği yapacak olan 90 kişi kapasiteli sinema salonu da hizmete sunuluyor.

2. Kat: Sinema ve TV Müzesi
Adnan Öztrak Televizyon Salonu: Müzenin bu bölümünde hayatımıza girdiği günden itibaren televizyonun geçirdiği tüm evrimler ve yakın tarihi sergileniyor. 2inc 1inc Ampex kayıt cihazları, TV kameraları, siyah beyaz dönemi sinyal tabelaları, 70’li yılların stüdyo monitörleri, TRT’nin ilk siyah beyaz ve renkli kamerası, video kaydediciler, özel efekt cihazları (ağır çekim, hızlı çekim), stüdyo ve aktüel kameralarla birlikte televizyonla şöhreti yakalayan ünlüleri ziyaretçiler bu salonda görebiliyor.
Halit Refiğ Sinema Fotoğrafları Salonu: Türk Sineması’nın usta yönetmenlerinden Halit Refiğ’in adının verildiği bu salonda sinemanın tarihine tanıklık etmiş çok önemli cihazlardan üç adet kurgu-eşleme, projeksiyon, tele-sine cihazları ve duvarlarda film kareleri sergileniyor.
Türker İnanoğlu ‘Türk Sinemasında 50. Yıl’ Salonu: İnanoğlu’nun 53 yıl boyunca mesleğiyle ilgili almış olduğu ödüller, Erler Film’e ait afişler, set fotoğrafları, siyasilerle birlikte çekilen fotoğrafları da sergileniyor.


3. Kat: Tiyatro Müzesi
Muhsin Ertuğrul Zati Eşyalar ve Özel Belgeler Salonu: Salonda; Muhsin Ertuğrul’un Dragos’taki evinde bulunan çalışma masası, yağlı boya portresi, özel eşyaları, eşine ve Beklan Algan’a yazmış olduğu vasiyetler, şapkaları, takım elbiseleri ve ilk eşi Neyire Ertuğrul’un resimleri ile ikinci eşi Handan Uran Ertuğrul’un resimleri, daktilosu, çalışma koltuğu ve özel çalışmaları sergileniyor.
İsmail Dümbüllü Orta Oyunu, Karagöz Hacivat ve Temaşa Salonu: Jeyan Tözüm’ün (Hanımlar Terzihanesi/1947) oyun kostümü, Devlet Tiyatroları’nın tarihi oyunlarından padişah kostümü ya da Altan Erbulak’ın frakı da bu salonda... Orta Oyunu, Karagöz-Hacivat, afişçi Şeref’in orijinal baskı afişleri, Vala Somalı karikatürleri, Mengü Ertel afişleri, yanan Komedi Tiyatrosu’nun maketi, İsmail Dümbüllü ve Küçük Kemal’in büstleri ve vefat eden tiyatro sanatçılarının portreleri de bu salonda sergileniyor.
 Behzat Butak Osmanlı’dan Günümüze Tiyatro Belgeleri Salonu: Türk Tiyatrosu’nun 260 yıllık tarihini anlatan bu salonda, Darülbedayi’nin turnelerinde kullanılan aksesuar sandığı, Osmanlıca ve Türkçe el ilanları, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın imzalı maaş bordroları, masklar, biletler ve afişler sergileniyor.
Afife Jale, Özel Tiyatrolar Salonu: Darülbedayi’den, şehir tiyatrolarına ve devlet tiyatrolarına kadar Türk Tiyatrosunun ödenekli ödeneksiz tüm tiyatro topluluklarının yer aldığı bu salonda, grupların oyun afişleri, el ilanları ve resimleri mevcut.   

4. Kat: Ulvi Uraz Kitaplığı
60000 ciltlik dermeye sahip olan kütüphane öğrencilere, akademisyenlere, araştırmacılara, yazarlara kaynak sağlayabilecek nitelikteki son derece kapsamlı sinema, tiyatro, genel kültür arşiviyle ve okuma salonuyla hizmete sunulmuş.

5. Kat ve Teras Katı: Kafe
250 kişi kapasiteli, tarihi yarımada, Haliç ve Kız Kulesi manzaralı, sinema ve tiyatro dünyasından ünlülerin portreleriyle kaplı kafede yemek yenebileceği gibi kahve molası da verilebilir.

İletişim bilgileri:
Yeniçarşı Caddesi No: 24 Galatasaray Meydanı Beyoğlu/İstanbul
0212 245 80 91/92

Pera Müzesi’nde uzun cuma

Pera Müzesi, ‘Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera’ ile ‘Çarlık Rusya’sından Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri’ sergileri süresince 14 Ocak Cuma gününden itibaren her cuma saat 20:30’a kadar ziyaretçilere açık kalacak. Ziyaretçiler süreli ve koleksiyon sergilerinin yanı sıra  Pera Cafe ve Artshop’tan da faydalanabilecek.

Türkiye’de ilk kez Pera Müzesi’ne konuk olan 20. yüzyılın efsane çifti Frida Kahlo ve Diego Rivera, yapıtları kadar özgün karakterleri, yaşam öyküleri ve merak uyandıran birliktelikleriyle de dünya kamuoyunda ilgi uyandırıyor. ‘Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Rivera’ sergisi Frida Kahlo’nun yaşamının derin izlerini yansıtan otoportreleri ve çizimleri ile Diego Rivera’nın tuvallerini ve dönemin ünlü fotoğrafçıları tarafından çekilmiş fotoğraflarını bir araya getiriyor. Yaşamı olduğu gibi resmeden dönem sanatçılarının, Çarlık Rusyasının burjuva yaşamının yanı sıra fakirlik, köy hayatı, çocuklar ve değişen toplumsal değerleri de tuvallerine konu ettiği ‘Çarlık Rusya’sından Sahneler: Rus Devlet Müzesi Koleksiyonu’ndan 19. Yüzyıl Rus Klasikleri’ sergisindeyse İlya Repin, Venetsianov, Pavel Fedotov, Vasiliy Perov, Nikolay Yaroşenko, Vladimir Makovski ve Kasatkin gibi dönemin büyük ustalarına ait eserler yer alıyor.

Frida Kahlo ve Diego Rivera’nın İstanbul buluşması

Pera Müzesi, 20 Mart tarihine kadar 20. yüzyıl sanatının Meksika ve dünyadaki en çarpıcı figürlerinden Frida Kahlo ve Diego Rivera’nın buluşmasına ev sahipliği yapıyor. Jacques ve Natasha Gelman’ın koleksiyonunda yer alan, Meksika’nın ulusal kültür varlıkları envanterine kayıtlı ve Meksika dışında çok az sayıda sergilenen 40 yapıt, çiftin en önemli eserlerinden oluşuyor. Berlin ve Viyana’da düzenlenen ve 2010 yılına damgasını vuran Frida Kahlo Retrospektifi’nin en gözde Kahlo yapıtlarının yanı sıra Diego Rivera’nın eserlerinin de yer aldığı Gelman Koleksiyonu’ndan Frida Kahlo ve Diego Riverasergisinin küratörü Dr. Helga Prignitz-Poda.

14 Ocak 2011

İyi ki doğdun Bedri Rahmi!

Ünlü ressam ve şair Bedri Rahmi Eyüboğlu, doğumunun 100. yılı olan 2011’de ülkemizde ve yurtdışında düzenlenecek çeşitli etkinliklerle anılacak. Etkinlik dizisinin ilki 11 Ocak’ta New York’ta açılan sergiyle başladı. Sanatçının aile koleksiyonundan seçilmiş işlerinden oluşan sergi, 27 Ocak tarihine kadar New York Turkish House'daki sanat galerisinde sergilenecek. Küratörlüğünü Bilkent Üniversitesi Sanat Galerisi Yöneticisi Attila Güllü'nün yaptığı sergi sanatçının figüratif ve soyut resim, desen ve objelerinden oluşuyor.


Bedri Rahmi Eyüboğlu kimdir? 
Bedri Rahmi, 1911 yılında babasının kaymakam olarak görev yaptığı Giresun'un Görele ilçesinde dünyaya geldi. Mehmet Rahmi Bey ve Lütfiye Hanım’ın beş çocuğundan ikincisiydi. Trabzon Lisesi'nde öğrenim gördü. 1927’de okuluna resim öğretmeni olarak atanan ve yedi ay görev yapan ünlü ressam Zeki Kocamemi, yeteneğini keşfetti ve onda resme ilgi uyandırdı. 1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi.

Güran ve Çallı‘nın öğrencisiydi
Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'nın öğrencisi oldu. Edebiyata ilgisini sürdürerek Ahmet Haşim'den estetik ve mitoloji dersleri aldı. Kendisiyle bursunu paylaşan ağabeyiyle beraber Fransa'ya gitti. Bu arada Gauguin ve El Greco gibi beğendiği ustaların resimlerini bulundukları müzelerden kopya etti. Van Gogh, Gauguin, Cezanne onu mesleğine bağlayan ustalar oldu.

İlk kişisel sergisi 1 Ocak 1935 tarihinde Bükreş´te Hasefer Galerisi’nde kendi katılımı olmadan açıldı. 1936 yılında, Güzel Sanatlar Akademisi’nin diploma yarışmasında ‘Hamam’ adlı çalışmasıyla birinci olarak diplomasını aldı. Sovyetler Birliği´ne götürülen ve Cumhuriyet devrinin ilk yurtdışı sergisi olan Türk Resim ve Heykel Sergisi´ne üç resimle katıldı. 1947 yılında, genç sanatçılardan oluşan 10´lar Grubu’nun kurulmasına öncülük etti. Kendisini tümüyle resme vermesi konusundaki telkinlere rağmen şiir yazmayı da hiç bırakmadı ve Ağustos 1948’de ikinci şiir kitabı ‘Karadut’ yayımlandı.

Yazma, gravür, seramik, heykel, vitray, mozaik, hat, serigrafi, litografi gibi birçok formlarda eserler üreten sanatçı, geleneksel süsleme ve halk el sanatlarında seçtiği motifleri yapıtlarında Batı’nın teknikleriyle birleştirerek kullandı. Şiirlerinde de halk kaynağından beslendi; masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı. Eylül 1975 tarihinde aramızdan ayrıldı. 

Karadut

Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.


Bedri Rahmi Eyüboğlu